Salı, Mayıs 7, 2024

Yabani İğde Yağının Kozmetik Formülasyonlarda Kullanımı

Bu yazımda Yabani iğde yağını kullanarak Yeditepe Üniversitesi Kozmetik Araştırma Geliştirme Laboratuvarlarında geliştirdiğimiz kozmetik ürün formülasyonlarından bahsedeceğim.

Son yıllarda doğal ürünlere ilginin artmasıyla birlikte, kozmetik alanında da bitkisel yağların kullanımı artmıştır. Bu yağlar, genellikle bitkilerin tohumları, meyveleri gibi kısımlarından mekanik olarak ekstraksiyon veya soğuk presleme yoluyla elde edilir.

Bitkisel yağlarda bulunan yağ asitleri deride transepidermal su kaybını azaltan bariyer bir film tabakası oluşturur, böylece epidermisin hidrasyonun korunmasına katkıda  bulunurlar. Ek olarak, yağ asitleri cildi korur, stratum corneum’u yenilenmesini sağlar ve inflamasyonu hafifletir.

Bitkisel yağlar, hücre zarının bileşenlerinin biyolojik olarak sentezinde ve prostoglandinler, prostasiklinler,tromboksanlar ve lökotrienlerin sentezinde önemli rol oynarlar. Doğal gliseridlerden biri olan Yabani iğde yağı zengin bir kimyasal yapıya ve eşsiz özelliklere sahiptir.

Y. iğdenin yağı, meyvelerin mekanik olarak soğuk presleme ile sıkılması veya ekstraksiyon yoluyla elde edilir.

Son bilimsel çalışmalar, Y. iğde (Hippophaes rhamnoides) ekstresinin antioksidanlar, vitamin C, flavonoidler, polifenol ve polisakkaritler gibi pek çok aktif bileşen içerdiğini göstermiştir. Hippophaes adını, Y. iğde ile beslenen atların derisinin parlak ve güzel olmasından dolayı antik çağlarda almıştır (hippos – at; phaos – parlak).

Günümüzde Y. iğdenin hem çekirdeği hem meyveleri gıda endüstrisinde kullanılmakla birlikte, medikal alanda ve özellikle kozmetik ürünlerin içeriğinde kullanılmaktadır.

Ancak, bitkisel yağlar kararsızdır ve oksijen, ışık ve sıcaklık varlığında bozulmaya karşı hassastır. Bu nedenle, mikrokapsüller, nanoemülsiyonlar ve lipozomlar gibi çeşitli koloidal sistemlerde kapsülleme yoluyla korunmaları için çalışmalar yapılmaktadır.

Biz çalışmamızda Y. iğde yağını liposomal olarak enkapsüle ederek kişisel bakım ürünleri formüle ettik. Bu amaçla Microfludizer sistemi kullandık. Microfludizer sistemlerin çalışma prensibi, likit emulsifiye sistemlerin veya likit içinde dağılmış olan katı maddenin birbiriyle güçlü şekilde çarpıştırılması temeline dayanır.

Bu işlem interaction chamber içinde yüksek enerji yoğunluğunda meydana gelir. Bu sayede; parçacık büyüklüğü küçültme; hücre parçalama ve emülsiyon yapılabilir. Tüm ürün, tek tip olarak, sürekli olarak ve aynı işlem koşullarında elde edilir ve aşağıdaki sonuçlarla tekrarlanabilir bir şekilde çalışır:

Küçük partikül veya damlacık büyüklüğü (genellikle mikron altı); düzgün partikül veya damlacık ebadı (küçük poli dağılma indeksi); tamamen ölçeklenebilir süreç ve işlem sürekliliği.

Çalışmanın sonucunda enkapsüle edilmiş Y. iğde ekstresindeki moleküllerin %93’ü 314 nm boyutuna indi. Bu ekstreyi kullanarak hazırladığımız anti-aging kremin 90 günlük oda sıcaklığı ve 40°C’de stabilitesi bozulmadı.

Hülya Dağöttüren
Hülya Dağöttüren

Biyokimya Uzmanı – M.B.A.
T.C. Yeditepe Üniversitesi
Tıbbi Cihaz ve Kozmetik
Ar-Ge Üretim Koordinatörü

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Öne çıkan haberler