Cumartesi, Nisan 27, 2024

2020-2021 Gıda Sektörü Değerlendirmesi

2020 yılı bütün dünya için çok zor ve ön görülemez bir sene oldu. 11 Mart 2020’de Türkiye’de ilk vakanın görüldüğünün açıklanması üzerine herkesin hayatı büyük ölçüde değişti. Biz de Aromsa’da hemen tedbir alıp maske takmayı ve sosyal mesafe kuralını zorunlu hale getirdik. Kısmi olarak evden çalışmaya geçtik. O günden itibaren şirkette bilgilendirmeler yayınlamaya ve tedbirler almaya başladık. Bilgi kirliliği ve paniği önlemek, kendimizi ve ailemizi Covid-19’a karşı korumak için yapılması gerekenler ve şirketimizin aldığı tedbirler hakkında sık sık bilgilendirmeler yaptık. İş dışında özel hayatımızda da dikkat etmemiz gereken kuralları yayınladık ve bu kurallara uymanın önemini anlattık.

İlk başından olayın ciddiyetini kavradık ve hep hatırlattık. Laboratuvarlarda ve ofislerde sosyal mesafe kurallarını uygulamaya koyduk. Yemekhanelerde yoğunluk yaşanmaması için ekipleri farklı saat aralıklarında yemeğe çıkacak şekilde organize ettik ve oturma düzenini yeni kurallara göre planladık. Servisleri iki katına çıkararak araçlardaki personel sayısını azalttık. İş sürekliliği için, çalışan yedekleme sistemini revize edip en verimli şekilde uyguladık. Evden çalışma için mevcut bilgi işlem altyapısını güçlendirdik.

Pandemi döneminde artan müşteri taleplerini eksiksiz ve zamanında yanıtlamak için var olan sistemimizi daha da sağlamlaştırıp kusursuz hizmet verdik. Üretimde uygulamaya başlamış olduğumuz dijitalleşmenin ne kadar doğru bir karar olduğunu anlamış olduk. Üretimde çalışan arkadaşlarımız zaten maske ve koruyucu kıyafetlerle çalıştıkları için onlar en korunaklı kişilerdi. Kısacası sosyal mesafe, maske kullanımı, koruyucu kıyafetler ve hijyen bizim aldığımız tedbirler diyebilirim. Gıda firması olduğumuz için hijyen en fazla dikkat ettiğimiz konuların başında geliyor. Gerekli bilgilendirmeler ve çalışanların sıkı takip edilmesi sayesinde bu kuralların eksiksiz ve istisnasız herkes tarafından uygulanmasını sağladık.

Daha önce de değindiğim gibi bu dönemde gıda sektörü kesintisiz hizmet verdi. Büyük özveri ve fedakarlıkla çalışan sağlık sektöründen sonra aralıksız hizmet veren gıda çalışanları için de 2020 çok yoğun geçti. Gıda sektörü güvenilir ve sürekli gıda tedarikinin yapılması için aralıksız çalıştı. Halihazırdaki ürünlerin ve yeniliklerin raflarda hep var olması için Ar-Ge merkezimiz ve üretim tesislerimiz kesintisiz hizmet verdi. Pandeminin ilk başında herkesin marketlere hücum etmesi ve rafların boşalması gıda tedarikindeki aksamanın aslında ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini gösterdi. Nitekim bir daha böyle bir olay yaşanmadı. Özetlemem gerekirse 2020 yılı bütün gıda sektörü gibi Aromsa için de çok yoğun geçti. Aralıksız üretim, Ar-Ge, kalite ve uygulama çalışmaları, özverili çalışma arkadaşlarımız sayesinde devam etti. Bunun yanında ilk günden itibaren aldığımız tedbirler, yaptığımız bilgilendirmeler ve koyduğumuz sıkı kurallar sayesinde çalışanlarımızı ve bütün paydaşlarımızı koruduk ve korumaya devam ediyoruz.

2021’in 2020’den çok farklı olacağını düşünmüyorum. Covid-19 salgını sebebi ile tüketicilerin raf ömrü daha uzun olan paketli ürünlere ve temel gıda ürünlerine olan talebi arttı; bu talebin devam edeceğini ön görüyoruz. Bununla birlikte, sağlık endişesi nedeniyle tüketiciler bağışıklık sistemini güçlendiren ürünlere yöneldiler. Vitaminler ve minerallerle zenginleştirilmiş, protein içeriği artırılmış ve fermente ürünler ön plana çıktı. Dışarıda geçirilen zamanın kısıtlanması ve evden çalışmanın artması ile hayatın evlere sığdırıldığı bu dönemde atıştırmalık ürünlere olan talep de arttı.

2020’de yeniden şekillenmeye başlayan değerler sonucunda hepimizde oluşan “birlikte atlatacağız” duygusu tüketicilerin lokal ürünlere olan ilgisini artırdı. Bütün dünyanın Covid-19’a karşı verdiği bir savaşın içindeyiz. Nüfusun çoğunluğunun aşılanması bir nebze riski azaltsa da durumun tamamen normale dönmesi çok daha uzun sürecek. Bu süreçte, hepimiz geçen yıl almaya başladığımız tedbirleri uygulamaya devam ederek yaşayacağız. Maske kullanımına, sosyal mesafeye ve hijyene dikkat etmeyi sürdüreceğiz. Bu dönemde sağlığımızı ön planda tutarak çalışmaya devam edeceğiz. Bu zorlu sınavdan bütün dünya olarak seferberlik ve fedakarlıkla geçmeye çalışmalıyız. Sağlık çalışanlarının değerini her geçen gün anlayarak onlara müteşekkir olarak ve destekleyerek yaşamalıyız. Bilimin tek çıkış yolu olduğunu hatırlayarak aşının, ilacın ve tedavinin ne kadar önemli olduğunu kendimize ve çevremizdekilere hatırlatmalıyız.

Çarkın durmaması için gıda sektörü olarak bizim de aralıksız çalışmamız gerekiyor. Tedbiri elden bırakmadan bunun geçici bir süreç olduğu bilinciyle çalışmamız ve hizmet vermemiz, bu savaştan çıkmak için seferberliğe katkıda bulunmamız gerekiyor. Bu dönemde uygulanan kısıtlamalar sebebiyle doğanın nasıl kendine geldiğini, havanın ve suyun nasıl temizlendiğini gözlemledik. Sürdürülebilir şekilde tüketmenin ve yaşamanın, doğa ve insan için çok önemli olduğunun farkına vardık. Bu durumu bir öğrenme kabul ederek önümüzdeki dönemde, dönüşen dünya ve yaşam koşullarına paralel olarak sürdürülebilirlik konusunda hepimiz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz.

******

Pandemi nedeniyle GGD olarak çok yoğun bir yıl geçirdik. Gıda tüketim dinamiklerinin değişmesi, gıda üretimi ve lojistiğinde de çok ciddi değişikliklere neden oldu. Bir taraftan tüketicilerle olan sosyal medya iletişimimize ağırlık verip tüketicilere doğru mesajları vermeye çalışırken, diğer yandan da gıda üretim sektörü, perakende ve lojistik sektörü ile restoranlara yönelik olarak ayrı ayrı Covid-19 ile Mücadele ve Hijyen Rehberlerini özenle hazırladık ve çok geniş bir kullanıcı kitlesiyle paylaştık. Bu çalışmalarımızı hem üyelerimizin, hem mesleki STK’ların, hem de Bakanlıkların çok yoğun bir katılımı ile gerçekleştirdik. Pandemi bizlere bir kere daha dayanışmanın önemini gösterdi ve birlikten ne kadar güzel bir güç doğduğunu yaşayarak görme fırsatı verdi.

Her ne kadar Covid-19’un gıdalardan geçmediği bilinse de pandemi nedeniyle toplumda ciddi bir hijyen algısı ve farkındalığı gelişti. Tüketiciler artık ambalajlı gıdaların neden güvenilir olduğunu çok daha iyi farketmeye başladı.

Covid-19 pandemisinin etkilerinin 2021 yılı sonuna kadar azalarak da olsa devam edeceğini öngörüyoruz. Tam normalleşme ile ancak 2022 yılında tekrar buluşabileceğiz ne yazık ki. Ancak bununla beraber kısmi de olsa normalleşme başladı ve inişli çıkışlı devam edecek. Ancak bu arada hepimizin risk algısı ciddi bir şekilde değişti. Pandemi fiziksel olarak bitse bile psikolojik etkileri çok daha uzun sürebilir.

O nedenle tüketici güvenini tazelemek üzerine GGD olarak Etüder ile birlikte 2020’de çalışmalarına başladığımız “TZG-Tedarik Zincirinde Güven” projemizi 2021’de tam olarak uygulamaya almayı planlıyoruz. Bu proje tüketici güveninin yeniden tesisi ve şeffaflık açısından çok önemli bir proje. Tüketiciler güvenilir gıdayı ve şeffaflığı istiyorlar.

Tüketiciler bu proje sayesinde gittikleri restoranlarda akıllı telefonlarıyla okuttukları QR kodları üzerinden tükettikleri gıdaların hangi üreticiler tarafından, nerede üretildiğini görme fırsatları olacak. Sadece uluslararası gıda güvenliği standartlarında çalıştığı belgelenmiş firmalar bu sistemde yer alabilecekler. Yani tüketici TZG sistemine dahil olan bir restorana gittiğinde hem şeffaf bir şekilde kullanılan hammaddelerin menşeini öğrenecek hem de güvenliğinden emin olacak.

Hepinize bu vesile ile sağlıklı günler ve hayırlı işler diliyorum.

******

2020 yılı ve pandemi sürecinde gıda sektörünün değerlendirilmesi aynı zamanda 2021 yılı için beklenti ve ön görülerin sektörümüzün öncü isimleri tarafından değerlendirileceği bu çalışmada, Birleşmiş Milletler’in (BM) kayıtlarına göre insanoğlu 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en yaygın krizle karşı karşıya. 2020 yılında başlayan küresel çapta yaşanan sağlık sorununun ne zaman biteceği öngörülemiyor. Covid-19 hepimize gıdanın insanlık için ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tüm dünya yaşanan Covid-19 küresel salgını ile birlikte tarımı adeta yeniden keşfetti.

Pandemi sürecinde, sürdürülebilir yaşamı mümkün kılacak tohum, toprak ve su kaynaklarının hayati derecede önem teşkil ettiği ve kesintisiz gıda arzının da her zamankinden daha çok gerekli olduğunu ortaya koydu. Tüm dünyayı derinden sarsan Covid-19 güvenli gıdaya erişimde yaşanabilecek zorlukları da ön plana çıkarttırdı. Bu durum karşısında gıda güvenliği sorgulanmaya ve küresel gıda sistemi tartışılmaya başlandı. Covid-19 ile birlikte tarımda yapısal reformların elzem hale geldiği daha da gözler önüne serildi.

Bu zorlayıcı zaman içerisinde, küresel gıda güvenliği için doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi daha da önemli hale geldi. Covid-19 salgınında gıda arzı güvenliği için öz kaynaklarla beslenmenin, güvenlik stoğu bulundurmanın, marka güvenilirliğinin ve lojistik sektörünün ne kadar önemli olduğu anlaşıldı. Globalleşen dünyada, devletlerin temel gıda ürünlerinde güvenlik stoğu oluşturulması, yerel üretimin artırılması ve ithalatın azaltılması gündeme gelmiştir.

Gıda ürünlerine yönelik talebin ithalatla mümkün olamayacağı, ancak üretim yaparak karşılanacağı sonucuna varılmıştır. Dünya bakliyat talebinin yüzde 20’sini gerçekleştiren Hindistan ‘’Kendi Kendine Yeterlilik’’ politikası uygulamaya başladı. Bakliyat ürünlerinde üretim artışı sağlandığı sürece önümüzdeki yıllarda ithalat miktarı azalacak, dolayısıyla dünya bakliyat ticaretinin seyri değişecek.

Türkiye’nin tarım ve gıda dış ticaretinde Rusya’nın çok önemli bir yeri var. Tarım ve gıda ithalatında ilk sırada, ihracatında ise 3. sırada. Bir ülkenin tarımsal üretimde ve gıdada iç tüketimini karşılayabilmesi, ulusal güvenlik kadar önem arz etmektedir. Türkiye birçok gıdanın üretebildiği bir iklim kuşağında yer aldığı için bu açıdan şanslı bir ülke.

Özellikle ülkemiz ekolojik şartları bakımından baklagil üretimi için son derece uygundur. Türkiye topraklarında yetişen ürünlerin lezzeti, aroması farklılık göstermektedir. Bakliyat ürünlerinin gerek insan sağlığı gerekse üretiminde daha az suya ihtiyaç duyması, toprağı koruması ve verimliliğini artırması gibi nedenlerle tüm dünya tarafından ‘’Geleceğin Gıdası’’ olarak kabul ediliyor. Türkiye’de geleneksel tarım ürünlerinden bakliyat üretiminin artırılmasına ve tüketimin özendirilmesine yönelik çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Sözleşmeli üretim ile üreticimizin ticari kaygısı olmadan üretim yapmasını destekliyoruz. Yapılan tüm çalışmalar yerli ürünlerimizin korunması, sürdürülebilir üretimin desteklenmesi, yurt içi ve yurt dışında tanıtımı konusunda katkı sağlamaktadır.

Dünyada bazı ülkeler Covid-19 sürecinde gıda arzı güvenliğinde zorluklar yaşarken Türkiye zamanında aldığı tedbirlerle gıda arzını iyi yönetti. Ülkemizde 4 milyon hektardan fazla ekilişiyle tarım arazisine iyi bir planlama yaparak değerlendirilirse tarımda büyüme sağlanır. TÜİK verilerine göre 2020 yılında ülkemizin bakliyat üretimi 1,3 milyon seviyesinde olduğu belirtilmiştir. Uluslararası Hububat Konseyi’nin Ocak 2021 tarihli son raporunda dünya hububat üretiminde rekor seviyede üretim olduğunu açıkladı. Dünya bakliyat üretimi 2019/2020 dönemine bakarsak yüzde 19 artarak 102 milyon ton miktar gerçekleşmiştir. Türkiye dünya kırmızı mercimek ihracatında 3’üncü, nohut ihracatında ise 6’ıncı sırada yer almaktadır. Türkiye son yıllarda üretimin artması sayesinde nohutta net ihracatçı konumundadır. 2020’de 135 bin ton nohut ihracatı gerçekleşmiştir. Türkiye nohutta kendi kendine yeterlilikteki oranı yüzde 114’tür. Türkiye daha da fazlasını üretebilecek potansiyele sahip. Ülkemizin toprak yapısı çok zengin, doğru değerlendirildiğinde ve sürdürülebilir bir planda olduğunda ürün ekilişlerinde daha güçlü konuma gelecek.

Bakliyat ürünlerinde iç tüketim talebini karşılayacak olan üretim miktarını güvence altına alıp, ihracat potansiyeline göre gerçek zamanlı veri akışı sağlayarak üretim planlaması yaparsak o zaman sürdürülebilir üretimden söz edebiliriz. Türkiye bakliyat üretiminde önemli bir tedarik merkezi ve lojistik üstü olabilecek güçtedir. Anadolu hububat ve bakliyat ürünlerinin gen merkezidir. Dünyaya Anadolu üzerinden yayılmıştır. Coğrafi yapısı, biyoçeşitliliği, tarım alanları, ürün deseni ve zenginliğe sahip olan Türkiye hem kendi ihtiyacını üreterek tüketimini karşılayabilir hem de ihracat yapabilecek potansiyeli vardır.

Tarımda, sürdürülebilirliği sağlamak için ülkemizin üstün olduğu noktaları ve geliştirmesi gereken yönlerini net biçimde ortaya koyarak uzun vadeli çözüm üreten projeksiyonları sunmaya devam edeceğiz. Yeni dünya düzeninde tarımsal üretimde ülke potansiyelini doğru değerlendiren Türkiye çok önemli avantajlar elde edebilir. Tarım ve gıda sektörü bir ülkenin genel gelişimi ve ilerlemesini iyileştirir. Ülkemiz için teknoloji ağırlıklı katma değer yaratabilen tarım sektörü sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi beraberinde getirecektir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Öne çıkan haberler