Cumartesi, Haziran 15, 2024

Kozmetik Sektöründe Kullanılan Koruyucuların Etkileri

Kozmetik Sektöründe Sıklıkla Kullanılan Koruyucuların Etkileri

Cildimiz vücudumuzun en büyük organıdır. Dış etkilere karşı koruyucu bir bariyer görevi görür ve termal düzenlemeyi, enfeksiyonu ve daha fazlasını kontrol etmeye yardımcı olur. Cildimiz çevreye tepki verir ve uyum sağlayabilir ve buna cildimizde kullandığımız kozmetik ürünler de dahildir.

Cilt 4,0-6,5 arasında optimal bir pH seviyesine sahiptir. pH seviyesi, bir ortamın asitliğini veya alkalinitesini ifade eder. Birçok mikroorganizma (örneğin bakteri, mantar, maya) pH seviyesi 4’ün altında veya 10’un üzerinde olan bir ortamda yaşayamaz, ancak cildimize benzer bir pH ortamında gelişir.

Mikroorganizma büyümesini önlemek için pH ölçeğinin aşırı uçlarında ürünler tasarlayabilsek de, ürünler muhtemelen cildimizi tahriş eder veya zarar verir. Bu nedenle, cilt sağlığımız için optimum pH seviyesini korurken mikroorganizmalar için yaşanamaz bir ortam yaratmak için koruyuculara ihtiyacımız oluyor.

Genel olarak bir koruyucu suda yeterli çözünürlük ve pH’dan bağımsız bir aktivite gibi geniş bir spektruma sahip olmalıdır.

En yaygın antimikrobiyal koruyucular, kimyasal yapılarına ve fonksiyonel gruplarına göre organik asitler, alkoller, fenoller, aldehitler ve formaldehit donörleri, izotiazolinonlar, biguanitler, kuaterner amonyum bileşikleri, azot bileşikleri, ağır metal türevleri ve inorganik bileşikler olmak üzere birkaç gruba ayrılmaktadır.

Kozmetik Sektörü

Bu koruyucu gruplarının her biri, doğru konsantrasyon ve formülasyon özellikleri altında farklı bir etki şekline ve aktivite spektrumuna sahiptir. Belirli koruyucuların kullanımı sınırlı olabilir veya konsantrasyon, ürün tipine ve uygulama alanına bağlı olarak sınırlandırılabilir.

Yukarıda koruyucuların tipik olarak kozmetik ürünleri mikrobiyal bozulmadan korumak için kullanıldığından bahsedilmektedir. Konuyu farklı bir yönden ele alırsak bazı koruyucuların O/W emülsiyonlarında oksidasyonu artırabileceğine dair kanıtlar olduğu gözlemlenmiştir.

Bunun ürün kalitesi, etkinliği ve tüketici sağlığı ve refahı için dezavantajları olabilir. Bu nedenle, koruyucuların oksidasyon üzerindeki etkisi de incelenmelidir.

İnsanlar günlük yaşamlarında çoğu çevrede doğal olarak oluşan ancak diğerleri gıda, su ve çeşitli günlük kozmetik ve hijyen kullanım ürünlerinde bulunan insan faaliyetlerinden türetilen çok çeşitli kimyasallara maruz kalmaktadır. Ürünlerin raf ömrünü sağlamak için kullanılan koruyucular da bunlardan biridir. Ancak kozmetikte koruyucuların kullanımı ile ilgili endişeler bulunmaktadır.

Antibakteriyel olarak kullanılan koruyucuların çoğu, çok sayıda insan sağlığı sorunuyla ilişkilendirilmiştir. Maruziyetler esas olarak deri yoluyla olmaktadır. Erken yaşta koruyucu bileşiklere maruz kalan çocukların alerji, astım ve egzama geliştirme durumları daha yüksektir.

İnsan derisi, bulaşıcı ve toksik dış etkenlere karşı ilk savunma hattı görevi görür ve bakteri, virüs, maya, mantar ve arke gibi mikrobiyota adı verilen çeşitli mikroorganizmalar tarafından zengindir. Son yıllarda cilt mikrobiyomunun insan sağlığında önemli bir rol oynadığı rapor edilmiştir.

İnsanın doğuştan gelen bağışıklığına ek olarak ciltte yaşayan büyük mikroorganizma popülasyonu, cildin sağlıklı kalmasını sağlayan cilt bariyerini oluşturmaktadır. Deri mikrobiyotasının dengesi bozulduğunda, mikrobiyotanın çeşitliliği ve popülasyonunda bir değişiklik olur.

Bu durumlarda bireyin cildi dış ajanların etkisine daha duyarlı hale gelir ve çeşitli cilt hastalıklarının görülme sıklığı artar. Aslında kozmetik ürünleri korumak için antimikrobiyal olarak kullandığımız koruyucular sadece cilt üzerindeki zararlı bakterileri öldürmekle kalmaz, yararlı bakterilere de zarar vererek denge halinde olan mikrobiotaya zarar verir. Bunun sonucu olarak ciltte tahriş, egzama, alerji gibi cilt hastalıkları oluşmaktadır.

Son araştırmalar, bazı koruyucu olarak kullanılan hammaddelerin cilt hastalıkları ve alerjik reaksiyonların yanı sıra tiroid hormon metabolizmasına etki ettiğini ve potansiyel bir endokrin bozucu olduğunu bulmuştur.

Hem koruyucu hem akneler için kullanılan bir organik bileşik yakın zamanda endokrin bozucular listesine girmiştir. Hatta bazı koruyucu hammaddeler anne sütü numunelerinde ve idrarda yüksek konsantrasyonlarda tespit edilmiştir.

Bu da gösteriyor ki maruziyet sadece deri ve solunum yoluyla kalmayıp dolaşım sistemine dahi etki etmektedir. Tüm bunların yanında koruyucu olarak kullanılan bileşiklerin bazılarının kanserojen, nörotoksik, üreme organlarına ve oküler yüzeye zarar verebilme potansiyeline sahip olduğu gözlemlenmiştir.

Kozmetikte kullanılan bu koruyucular sadece insana etki etmekle kalmayıp çevreye ve deniz canlılarına da zarar vermektedir. Yer altı sularına, denizlere karışan koruyuculardan bazıları suda yaşayan organizmalar için toksik etki göstermektedir.

Marmara Denizi’ndeki balık sayısı 15 yıl içerisinde 120 civarından 10 civarına düşmüştür. Bu düşüşte deniz canlıları için toksik etki gösteren koruyucuların kullanılmasının payı az değil.
İnsanın güzellik arayışı binlerce yıl önce başladı.

Bugün de bitmeyen bir tutkuyla devam ediyor. Kozmetik üreticileri dış güzelliği iyileştirme, hijyeni sağlama yolunda insana ve çevreye zarar vermeden kozmetik ürünlerin raf ömrünü korumak için yeşil kimyaya uygun, etkinliği arttırılmış, doz oranı ayarlanmış, toksik, alerjik, endokrin bozucu, kansorojen, etkisi olmayan, mikrobiotaya zarar vermeyen koruyucular kullanmaya teşvik edilmelidir.

Son zamanlarda sıkça rastladığımız diğer bir alternatif de susuz formüller üreterek koruyucu kullanımını kısıtlamak hatta tamamen yok etmek ve su kaynaklarını korumak olabilir. Dünya ortak evimiz ve burada sürdürülebilir bir yaşam sürmemiz için en hızlı şekilde aksiyon almamız hepimizin görevi.

 

 

Referanslar
1. Pinto, D., Ciardiello, T., Franzoni, M. et al. Effect of commonly used cosmetic preservatives on skin resident microflora dynamics. Sci Rep 11, 8695 (2021).
2. Wang J, Liu Y, Kam WR, Li Y, Sullivan DA. Toxicity of the cosmetic preservatives parabens, phenoxyethanol and chlorphenesin on human meibomian gland epithelial cells. Exp Eye Res. 2020.
3. Panico A, Serio F, Bagordo F, Grassi T, Idolo A, DE Giorgi M, Guido M, Congedo M, DE Donno A. Skin safety and health prevention: an overview of chemicals in cosmetic products. J Prev Med Hyg. 2019 Mar 29;60(1):E50-E57.
4. Ziegler, H. The Role of Preservatives and Multifunctionals on the Oxidation of Cosmetic O/W Emulsions. Cosmetics 2022, 9, 59
5. Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2002 39 MARMARA DENİZİ: KİRLTİCİLER ve ÇEVRE AÇISINDAN ALINABİLECEK TEDBİRLER Yücel TAŞDEMİR*
6. Pasch, E., Voltmer, L., Gemmell, S., Walter, J. and Walton, K.L. (2009), Effects of triclosan on the normal intestinal microbiota and on susceptibility to experimental murine colitis. FASEB J, 23: 977.10-977.10.
7. Adolfsson-Erici M, Pettersson M, Parkkonen J, Sturve J. Triclosan, a commonly used bactericide found in human milk and in the aquatic environment in Sweden. Chemosphere. 2002 Mar;46(9-10):1485-9.
8. Yueh MF, Tukey RH. Triclosan: A Widespread Environmental Toxicant with Many Biological Effects. Annu Rev Pharmacol Toxicol. 2016;56:251-72.
9. Olaniyan, L.W.B., Mkwetshana, N. & Okoh, A.I. Triclosan in water, implications for human and environmental health. SpringerPlus 5, 1639 (2016).
10. Weatherly LM, Gosse JA. Triclosan exposure, transformation, and human health effects. J Toxicol Environ Health B Crit Rev. 2017;20(8):447-469.
11. Byford JR, Shaw LE, Drew MG, Pope GS, Sauer MJ, Darbre PD. 2002. Oestrogenic activity of parabens in MCF7 human breast cancer cells. The Journal of steroid biochemistry and molecular biology 80(1): 49-60.
12. Murphy B, Hoptroff M, Arnold D, Eccles R, Campbell-Lee S. In-vivo impact of common cosmetic preservative systems in full formulation on the skin microbiome. PLoS One. 2021 Jul 7;16(7):e0254172.

 

 

Dr. Tuğba Sağır
Biyoteknolog / Ar-Ge Müdürü
Pim Grup

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

BÖLÜM SPONSORU

Öne çıkan haberler